25 Şubat 2009 Çarşamba

GÜL-BEŞİR,KAPİTALİZM VE SOYKIRIM-YADA GAZZE-DARFUR,KAPİTALİZM



GÜL-BEŞİR,KAPİTALİZM VE SOYKIRIM-YADA GAZZE-DARFUR,KAPİTALİZM
" Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Darfur’da insanlık suçu işlediği gerekçesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hakkında tutuklama emri çıkarılmasını istediği Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’in Türkiye ziyaretine ilişkin eleştirileri yanıtladı.

Gül, "Sudan çok büyük ekonomik potansiyeli olan bir ülke. Ne yapacaktık biz, sırtımızı mı çevirecektik? Her yere gidiyorlar, bize niye gelmesinler" dedi. Sudan’da Türk işadamlarının çok büyük yatırımlarının olduğunu da anımsatan Gül, "Bir Türk firması bir köprü yaptı, efsane" yorumunu yaptı. Tanzanya’dan ayrılışı öncesi gazetecilerle sohbet eden Cumhurbaşkanı, Afrika ziyaretinin nedenini, "Büyük ülkeyseniz sadece ülkenizin içiyle ilgilenemez, çevrenizde ve dünyada potansiyeli olan her yerle ilgilenirsiniz" diyerek anlattı, Çin Cumhurbaşkanı’nın görev süresi içinde 5. kez Kenya’ya gittiğini anımsatttı."

Yukarıdaki haber aydın doğan ın hürriyetine ait,Yukarıdaki sözleri evet gazze konusunda büyük hamasi sözler eden hükümetin devlet başkanı olan Gül e ait,siz şunu diyeceksiniz hatta demeyi bırakıp bağıracaksınız GAZZE de filistin halkı boğazlanıyor,çocuklar öldürülüyor,hatta bu da denmişti katliam yapılıyor,Ama heyhat söz konusu burjuvazinin dümen suyunda onun çıkarlarını gütmeye gelince ,1989 yılında darbe ile yönetimi almasının ardından Sudan'ın Darfur bölgesinde soykırım
yapan El BEşir yönetimi için, bizim sözde mazlum halkların dostları,davos fatihleri şu sözleri kolaylıkla kaygısızca söyleyebilmektedirler"Sudan çok büyük ekonomik potansiyeli olan bir ülke. Ne yapacaktık biz, sırtımızı mı çevirecektik? Her yere gidiyorlar, bize niye gelmesinler" (tc devlet başkanına ait sözler) hatta pervasızlıkları bizim sahte mazlum halk dostlarının bu kadar zannetmeyin,bunu sadece biz yapmıyora getirecek şekilde "Büyük ülkeyseniz sadece ülkenizin içiyle ilgilenemez, çevrenizde ve dünyada potansiyeli olan her yerle ilgilenirsiniz" Çin Cumhurbaşkanı’nın görev süresi içinde 5. kez Kenya’ya gittiğini anımsatttı."

Sahte mazlum halk dostlarının,maskeleri her düşmeye devam ediyor,mesele kapitalist-burjuvazinin istekleri ise insan hakkı,mazlum ,soykırım yada benzeri insanlık suçlarının hiç bir değeri yok,tabii doğru söylüyorlar, bir ezen sınıf gemisinden baktıklarında yaşama, ne önemi var insani değerlerin,yeter ki kapitalist-burjuva bir sömürge ağını kurmada görevlendirilmisse memurumuz diğer her şey onun için boştur,Gerçi sözde davos kahramanlarının, acaba diye düşünüp gazze ile ilgili, israil ile kapitalist-burjuva anlamında uzanan ilşkilerine geçici de olsa göstermelik bir boykot yada ilişkileri askıya alma böyle bir şey var mı bir de ne göreyim,bu yaptıklarımızdan(davos çıkışı)birileri etkilerir diye milli eğitim bakanı Çelik in kendi grupları da sayılır küçük farklıılkları olsa da gülen grubunun bir sitesinde açıklamasını gördüm 'Krizden etkilenmemek ve Gazze'deki barış sürecini olumsuz etkilememek için okullarda boykot gibi girişimlerin olmamasını, bu konuda il milli eğitim müdürlüklerinin gerekli tedbirleri almasını' bunun da yine nedenini aynı yukarıda darfur soykırımını bile unutturacak memuriyetliklerinin gereği olan tavrı görmekteyiz "Ülkemizin ekonomik gücünü artırmak ve yatırımcı güvenini sağlamak için verdiği mücadele sonunda gelinen nokta memnuniyet vericidir. Bu süreçte yabancı firmalar yatırımda bulunarak, yaptıkları ihracat, sağladıkları istihdam ve ödedikleri vergilerle ülke ekonomisi ve insanına büyük katkı sağlamaktadır." yani devlet başkanı memurumuz söz konusu emperyalist-kapitalizm olunca,yüzlerinde ki o sahte hamilik maskelernini atmaktan sakınca görmemektedir.

Bir kere daha doğru sınıfsal temellerde bakıldığında her tarisel dönemlerde olduğu gibi Bu sözde davos sözcülerinin yada sahte halk kahramanlarının,memurlarının demek daha uygun galiba,yine egemenlerin yaptıklarını onamaktan,onu meşru göstermekten bir şeyleri gizlemek ve kendi çıkarlarını azemi şekilde yerine getirdiği gözükmektedir.

23 Şubat 2009 Pazartesi

MAYINSIZ BİR DÜNYA: GERÇEKLEŞTİREBİLİRİZ



Mayın Yasaklama Anlaşması'nın 10.yılı
MAYINSIZ BİR DÜNYA: GERÇEKLEŞTİREBİLİRİZ

Mayın Yasağı Anlaşması, 1 Mart 1999 tarihinde yürürlüğe girdi. Anlaşma, yürürlüğe girdiği tarihten bu yana, 10 yıl boyunca mayından etkilenmiş alanlarda yaşayan birey ve toplumların hayatında bir fark yarattı.

Geçen 10 yılda anlaşmaya dahil olan ülkelerin sayısı artmaya devam etti ve 1999 yılında 40 ülke iken 2009 yılında 156 ülkeye ulaşıldı. Taraf Devletler, geniş arazileri temizleyerek bu arazileri verimli bir şekilde yeniden kullanıma açtı; mayından etkilenmiş olan toplulukları antipersonel mayın ve diğer patlamamış mühimmatın oluşturduğu risklere karşı eğitti; karamayını mağdurlarına destek oldu ve haklarını korudu; stoklanmış milyonlarca mayını imha ederek bunların bir daha asla toprağa döşenmemesini sağladı. Bugün antipersonel mayın kullanımı, kuraldan ziyade istisnadır ve bu silahların ticaretine neredeyse son verilmiştir. Mayın temizleme ve risk eğitimi programları sayesinde yeni karamayını kurbanlarının sayısı düzenli olarak azalmıştır. Ancak mayınsız bir dünyaya giden yolda hala pek çok güçlük bulunmaktadır
....................
http://www.mayinsizbirturkiye.org/

Barış Meclisi'nden hükümete çağrı


Barış Meclisi'nden hükümete çağrı


Barış Meclisi, faili meçhul cinayetler için çok sayıda aydının desteğiyle eylem düzenledi. Tahir Elçi, 'Demokrasiye geçmiş ülkelerde hukuk dışı yapıların tasfiyesi, geçmişte işlenen suçların aydınlatılmasıyla mümkün olabilmiştir' dedi. Mebuse Tekay ise, 'Çocuklarımız 36 yıla varan hapis cezaları ile yargılanmasın, bir daha ülkenin yurttaşları ensesinden vurulmasın istiyoruz' diye konuştu.
devamı...........
http://www.gunlukgazetesi.com/haber.asp?haberId=69067

22 Şubat 2009 Pazar

Vicdani Retçiye destek oldular TCY 318'e takıldılar...


Vicdani retçilere destek amacıyla yapılan protesto da mahkemelik oldu. TCY'nin 318. maddesini bugünlerde daha fazla duyar olduk. Bu gidişle duymaya da devam edeceğiz...Cumhuriyet Savcısı Mesut Erdinç Bayhan tarafından hazırlanan iddianameyle, Vicdani Redçi Mehmet Bal’ı destekleme eylemine katıldıkları, “Antimilitarist Inisiyatif” üyesi oldukları ve “Mehmet Mehmetçik olmayacak”, “Öldurmeyeceğiz Ölmeyeceğiz, Kimsenin Askeri Olmayacağız”, “Reddet Diren Hayır De Askere Gitme” sloganlarını attığı ileri sürülerek Mehmet Atak, Oğuz Sönmez, Gürşat Özdamar ve Serkan Bacakbir hakkında, "halkı askerlikten soğutma" kapsamında TCK 37/1, TCK 318/1 ve TCK 53/1’den dava açıldı.
devamı...................
http://www.yuzlesmedernegi.org/haberler.asp?ID=191

Kaybedenler Bir Gün Mutlaka Kaybedeceklerdir!


Kaybedenler Bir Gün Mutlaka Kaybedeceklerdir!

Unutturulmak istenenleri hatırlamak ve hesap sormak için yine meydanlardayız: İHD, kayıp ve faili meçhul cinayet olaylarının aydınlatılması, gözaltında kayıpların bulunup faillerin cezalandırılmaları için Cumartesi günleri oturma eylemine devam ediyor.
devamı.....
http://www.postager.com/modules.php?name=News&file=article&sid=2574

SONRA YAPILACAK TEK ŞEY VAR!...

SONRA YAPILACAK TEK ŞEY VAR!...
Sen. Makine başındaki adam ve atölyedeki.
Sana yarın su boruları ve vanalar yerine çelik miğferler ve makineli tüfekler yapmanı emrederlerse,
yapılacak bir tek şey var: HAYIR de!...
Sen. Tezgahı ardındaki kız ve bürodaki kız.
Sana yarın bomba doldurmanı ve keskin nişancı tüfekler için hedef dürbünleri monte etmeni emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!...
Sen. Laboratuardaki araştırmacı.
Sana yarın eski yaşama karşı yeni bir ölüm icat etmeni emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!..
Sen. Odasındaki ozan.
Sana yarın aşk şarkıları yerine nefret şarkıları söylemeni emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!...
Sen. Hastası başındaki doktor.
Sana yarın savaşa adam yazmanı emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!...
Sen. Kürsüdeki din adamı.
Sana yarın savaşa dair kutsal sözler söylemeni emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!...
Sen. Vapurdaki kaptan.
Sana yarın buğday yerine top ve tank taşımanı emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!...
Sen. Havaalanındaki pilot.
Sana yarın kentler üzerine bomba ve fosfor yağdırmanı emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!...
Sen. Dikiş masası başındaki terzi.
Sana yarın üniformalar dikmeni emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!...
Sen. Cübbesi içindeki yargıç.
Sana yarın savaş mahkemesine gitmeni emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!...
Sen. İstasyondaki adam.
Sana yarın cephane treni ve kıt'a nakli için kalkış sinyali vermeni emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!...
Sen. Kentin varoşlarındaki adam.
Sana yarın gelir de siper kazmanı emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!...
Sen. Normandiya'daki ana ve Ukranya'daki, sen Frisko ve Londra'daki ana.
Sen Hoangho ve Missisippi' deki ve Hamburg ve Kore ve Oslo'daki ana.,
bütün toprak parçaları üzerindeki analar, dünyadaki analar,
sizden yarın yeni kırgınlar için hemşireler ve çocuklar doğurmanızı isterlerse,
dünyadaki analar, yapacağınız bir tek şey var:
HAYIR deyin!... Analar, HAYIR deyin!...
Çünkü eğer hayır demezseniz, eğer hayır demezseniz analar, sonra, sonra:
Gürültülü vapur dumanlarıyla yüklü liman kentlerinde büyük gemiler inildiye inildiye sessizleşecek,
dev mamut kadavraları gibi su üstünde ölgün ve hantal, su yosunu,
deniz bitkileri ve midye kabuklarıyla kaplı,
önceleri öyle ipildeyip çınlayan gövdesi mezarlık ve çürümüş balık kokusuyla yüklü,
yıpranmış, hasta ve ölü gövdesi rıhtım duvarlarına karşı,
ölü ve yalnız rıhtım duvarlarına karşı yalpalanacak.
Tramvaylar beyinsiz, ışıltısız, cam gözlü kafesler gibi
yamru yumru olacak. Çürümüş hangarların arkasında,
büyük çukurlar açılmış yitik caddelerde raylar öylece duracak.
çamur grisi, pelteleşmiş, kurşuni bir sessizlik dönenecek ortalığı,
her şeyi unutarak, büyüyecek okullarda ve üniversitelerde
ve tiyatro salonlarında büyüyecek, stadyumlarda ve çocuk parklarında,
korkunç ve hırslı kesintisiz bir sessizlik büyüyecek.
Güneşli taze bağlar yıkık yamaçlarda çürüyecek, kuraklaşan toprakta kuruyacak,
pirinç ve patates ekilmeyen tarlalarda donacak ve sığırlar katılaşmış bacaklarını
devrilmiş iskemleler gibi dikecek gökyüzüne.
Enstitülerde büyük doktorların dahi buluşları asitlenecek, çürüyüp, mantarsı küfle kaplanacak.
Mutfaklarda, hücre odalarda ve kilerlerde,
soğuk hava depolarında ve ambarlarda son torba un,
son kase çilek, kabak ve diğerleri bozulup gidecek,
ekmek ters çevrilmiş masaların altında,
parça parça olmuş tabakların üstünde yemyeşil kesilecek,
ortalığa yayılan yağ arap sabunu gibi kokacak,
tarlalarda buğday paslanmış karasabanların yanına düşüp kalacak,
yok edilmiş bir ordu gibi ve tüten tuğla bacalar, demirci ocakları
ve yıkık fabrika bacaları sonsuz çimle kaplanarak ufalanacak,
ufalanacak, ufalanacak, ufalanacak.
Sonra son insan dökülüp parçalanmış barsaklarıyla
ve kirlenmiş ciğerleriyle zehir gibi kızaran güneşin altında
yalnız ve yanıtsız ve yalpalayan yıldızların altında bir yanılgı gibi ordan oraya dolaşacak,
o kocaman beton yığınları, tenha kentlerin soğuk putları
ve gözden kaçması olanaksız toplu mezarlar arasında yalnız, son insan,
kupkuru, delirmiş, allaha küfrederek, yakınarak o korkunç soruyu soracak :
NEDEN?
Bu ses bozkır derinliğinde yiterek duyulmaz bir hale gelecek,
yıkıntılar üzerinde esecek,
çatlaklar arasından akacak, bu ses,
ibadethane enkazları içinde ve sığınaklara çarparak şaklayacak,
kan birikintileri üzerine düşecek, duyulmayacak, yanıtlanmayacak,
son insan-hayvanın son hayvanca bağırışı.
Tüm bunlar olacak,
yarın, yarın belki, belki hemen bu gece,
belki bu gece, eğer-eğer-eğer siz. HAYIR demezseniz

halil e


halil e
aslında bazı şeyler yazılmasa hep eksikliği hissedilir.İşte halil de öyle birisi idi dünya güzeli,hani derlerya insan insan olanlardan,bir çok yetersizliklerine rağmen onun inançlarına tutularak zor olanı başarması,bunu yaparkende bir çok insanı olumlu anlamda etkilemesi,ayriyeten değerlendirilmesi gereken şeydir.Çünkü o kendinde şunu gösteriyordu,imkansız yoktur u pratiği ve güler yüzü ile gösteren nadir insanlardan biridir...
Mekanın kürdistan dağları oldu ya,hep bunu isterdin bu da oldu başka fazlada söze ihtiyacın olduğunu düşünmüyorum..
..............................................



Halil Uysal (Halil Dağ) (1973 Almanya - 1 nîsan 2008 Besta) kameraman û derhênerekî kurd bû.

Di vekirina televîzyona MED-TV, di 1995 de, Xelîl Uysal ji kesên yekemîn bû ku weke kameraman dest bi xebatê kir. Xelîl Uysal piştre ji bo kişandina hinek hevpeyvînan îdareya televîzyona MED TV ew şande Şamê, cihê ku serokê PKK Abdullah Ocalan lê dima.

Ji wir derbasî nava gerîlayên PKK bû. Gelek fîlmên dokumentar li ser jiyana gerîla çêkir. Her wiha fîlmek bi navê Bêrîtan, ku serkeftina wî ya herî mezin bû, jî amade kir û weke derhêner ew pêşkêş kir.

Roja 1'ê nîsana 2008'an li Bestayê di şerekî nav HPG û artêşa tirk de tevî sê hevalên xwe hat kuştin.