27 Nisan 2009 Pazartesi

Büyükelçi Nabi Şensoy, kendini ABD mülki amiri mi sanıyor?

Büyükelçi Nabi Şensoy, kendini ABD mülki amiri mi sanıyor?

--------------------------------------------------------------------------------

Mavi Defter'den bir belge daha... Türkiye Cumhuriyeti Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy, Amerikan mahkemelerini etkilemek için girişimde bulundu, bunun belgesi, yani mahkemeye yazdığı mektup da anında sayfalarımızda yer buldu. Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan ve 1915 Soykırımında hayatlarını kaybeden Ermenilerin, sigorta şirketlerinden tazminat talebini içeren davalarından biri ABD'de Victorien Versicherung sigorta şirketine yapılıyor. Ve olaya Nabi Şensoy hemen dahil oluyor. Şimdi konuyu daha iyi anlamak için Sait Çetinoğlu'nun yazısını okuyalım

--------------------------------------------------------------------------------

Sait ÇETİNOĞLU


--------------------------------------------------------------------------------




Türkiye'de mülki amirlerin sık sık mahkemeleri etkileyecek notlar yazdıkları vakayi adiyedendir, kanıksanmıştır ve kimse de şaşırmaz Hatta kolluk güçlerinin izinle/talimatla yapacakları işler için bile, izin/talimat verilmiş gibi çok rahat gerçekleştirdikleri ve sonradan izin belgesini savcılığa imzalattıklarını DGM savcısı Nuh Mete Yüksel'in emekliliği sırasında bir polis şefi, televizyon kanallarında iftiharla ifade etmiştir.

Mülki idarecilerin adliyeyi etkileme çabalarının son örneklerinden biri de Antalya valiliğinin Çağdaş Gemik'in dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle polis tarafından vurulması olayında, valiliğin savcılığa yazdığı gizli yazıyla soruşturmayı saptırma çabasıdır.

Adalet Bakanının da yazar Temel Demirer'in TCK'nın 301. maddeden yargılanmasına izni verirken, Demirer'i peşinen suçlu ilan etmesi ve Bakanın kendisini yargıç yerine koyması da ayrı bir örnektir.

Biz bütün bunların ülkemize özgü olduğunu sanıyorduk. Alışkanlığın sadece bizim mülki amirlerimize özgü olduğunu düşünüyorduk. Ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy'un Amerikan adliyesini etkilemek için yazdığı 4 Aralık 2008 tarihli mektubu görene kadar. Meğerse etkilemede ülke sınırını aşmışız. Globalizasyon denen şey bu olmalı! Arada bazı yabancı ülke parlamentolarının Ermeni Soykırımı kararlarına karşı jeopolitik avantajdan/önemden kaynaklanan şantajları normal sayıyorduk. Ancak işin bu boyuta geleceğini aklımız almıyordu.

Hadise şu: Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan Ermenilerin birçoğu batılı sigorta acentelerine hayat sigortası yaptırmışlardır. Büyükelçi Morgenthau anılarında, Başvezir Talat'ın da bu poliçe bedellerinin peşinde olduğunu söyler: "Keşke, dedi Talat, Amerikan hayat sigortası kumpanyala­rının bize Ermeni poliçe sahiplerinin tam bir listesini vermesine yardımcı olsan. Hepsi şimdi ölü sayılır ve arkalarında parayı ala­cak varisleri yok. Tabii ki hepsinin Devlete mahlûl olması lazım, zira hak sahibi şimdi Hükümettir. Öyle değil mi?"[1]

Kemalistler de bir başka poliçe bedellerinin peşine düşeceklerdir. İzmir yangını sırasında yanan binaların sigorta bedelleriyle ilgili açılan davalarda, varisin devlet olduğu gerekçesiyle sigorta bedellerinin devlete ödenmesini isteyecekler ancak buna muvaffak olamayacaklardır. Sigorta şirketleri toplu olarak ülkeden ayrılırlar. Sigorta şirketleri bedelleri ödemeden Türkiye'den ayrılmayı daha kârlı bulacaklardır. Bedelin ne kadar yüksek olduğuna, sigorta şirketlerinin bunu göze almalarına bakarak da anlayabiliriz.

Ancak bu poliçe sahipleri 1915 Soykırımı sırasında hayatlarını kaybetmelerine karşın, bugüne kadar da bu sigorta bedeli ödenmediğinden, bu sigorta şirketlerine varisler tarafından açılan iki davayı kazanmışlardır. İlk dava "AMERICAN LIFE INSURANCE" şirketine açılmıştır.

AXA Şirketi aleyhine açılan dava ise ülkemizde de yakından izlenmiştir. Bu davada, şirketin, hak sahipleriyle sulhen sorunu çözerek onlara ödeme yapması, AXA'nın Türkiye'deki ortağı AXA-OYAK'ın Ordu Yardımlaşma Kurumu ortağı olması nedeniyle hoş karşılanmaz. Bununla birlikte, Türk vatandaşı Ermenilerin böyle davalara müdahil olmaları da birtakım tehditlere maruz kaldıklarından artmaz; bildiğimiz kadarıyla Türkiye'den sadece sekiz adet başvuru olmuştur.

OYAK da AXA ile ilişkilerini bu olaydan sonra tasfiye eder.

Sigorta şirketlerinden tazminat talebini içeren bir üçüncü dava da Victorien Versicherung sigorta şirketine ABD'de açılmış ve mahkeme hak sahibi lehine karar vermiştir. Sigorta şirketinin kararı temyiz etmesinden dolayı temyize gitmiştir. Dava halen temyiz aşamasındadır. Davanın temyiz aşamasında Nabi Şensoy, Türkiye'deki alışkanlıkla olsa gerek, mahkemeyi etkilemeye yönelik yukarıda bahsettiğimiz yazıyı/mektubu yazar. (Mektubun Türkçesini okumak için burayı, aslını görmek için burayı tıklayınız) Amerika'da kimse, Amerikan mahkemelerinin yapısı gereği yargıçlara müdahaleyi düşünmez. Dolayısıyla mahkeme de Şensoy'un mektubunu şaşkınlıkla karşılaşmıştır. Büyükelçinin talebine bir anlam veremeyip işleme koymaz

Ne diyelim: Allah ıslah etsin!..

15 Aralık 2008


--------------------------------------------------------------------------------

[1] Henry Morgenthau, Büyükelçi Morgenthau'nun Öyküsü, Çev Atilla Tuygan, Belge Y.2005, s 249



--------------------------------------------------------------------------------






Belgeyi büyük boyda görebilmek için yukarıdaki küçük boy görüntülerinin üzerine tıklayınız. Belgeyi bilgisayarınıza kaydetmek için görüntülerin üzerine sağ tıklayınız ve "Hedefi Farklı Kaydet"i seçiniz.



--------------------------------------------------------------------------------
İlgili belgenin Türkçe çevirisi aşağıdaki gibidir:

Büyükelçi

Türkiye Büyükelçiliği
Washington

Ms. Melly Duyer,

ABD Dokuzuncu Daire Temyiz Mahkemesi
San Francisco

4 Aralık 2008

Sayın Duyer,

Kaliforniya Medeni Hukuk Prosedürünün 354.4 numarılı kısmın yasallığını içeren Victoria Versicherung ve Vazken Movsesian meselesinin olduğu kamu davası dosyasını dikkatli bir şekilde inceledim.

Davacıların Türkiye'nin toprakları içindeki egemenlik hakları üzerine hüküm sürmeyi -ki sizden bu konuda sakınmanızı rica ediyorum-sizden talep etmelerinden derin kaygı duyuyorum. Özellikle, davacılar mahkemeyi Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde yaşayan Ermenilere karşı hükümetin planlı bir suç işleyip işlemediğinin araştırılmasına yönlendiren iddialar ortaya atmaktadır. Ayrıca, davacılar şikayetlerinde "Osmanlı İmparatorluğunu" ve "Türkiye"'yi birbiriyle değiştirerek kullanarak çeşitli biçimlerde "Türkiye'de yaşayan Ermeniler" ve "Türkiye'deki sigorta poliçelerine" ithamda bulunuyorlar fakat şikayet edilen olaylar Osmanlı İmparatorluğu'nda meydana gelmiştir. Sözümona kayıplarının temel nedeni olarak, Kaliforniya yasalarının içerdiği, "Ermeni soykırımı"ifadesine atıfta bulunuyorlar.

Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme'yi imzalayan ve onaylayan Türkiye Cumhuriyeti soykırım suçuyla ilgili tüm iddiaları ciddiyetle ele alır ve bu davranışı fazlasıyla Birleşik Devletler hükümetine iletir. Biz bu ağır suçlamayı yönelten herhangi bir Birleşik Devletler eyalet ya da federal yasası veya iddiasını ikili ilişkilere doğrudan engel olarak görüyoruz.

Bu nedenle, Yürütme Organı'nın arzusunu sözde Ermeni Soykırımına dair Birleşik Devletlerin pozisyonunu açıkça ifade etmeyen politika kararı olarak algılıyoruz. Görünen o ki, Birleşik Devletler yönetimi 1915 olaylarını gerçek bir tarihi çelişki olduğunu ve ne Türk ne de Osmanlı hükümetlerinin işlenen suç nedeniyle resmi tarafsız arabulucular tarafından işlenen suç için yargılanmadığını veya suçlu bulunmadığını anlıyor.

Tarihimize karşı kör bir bakışımız yok ve onu süren çalışmalar için değerli görüyoruz. Birinci Dünya Savaşı koşulları altında, Osmanlı İmparatorluğu'nun son yılları boyunca Osmanlı Ermeni ve Türklerinin karşılıklı, korkunç acılarının doğruluğunu kabul etmeyi ihmal etmiyoruz. Bu acılar, Türk toplumu içindeki güçlü tartışmanın konusudur. Üretken bir şekilde paylaştığımız tarihi araştırmak ve ortak anlayışa doğru yol alabilmek için Türkiye'nin Başbakanı, Ermenistan Cumhurbaşkanına hala arşivleri kapalı olan Ermenistanı dahil tüm ilgili ülkelerin arşivlerini inceleyecek bir araştırmacılar komisyonu kurulmasını teklif etmiştir. Umut edilen, tarihçilerin Osmanlı Ermeni ve Türk deneyimlerinin tüm hikayesini üretebilecekleridir.

Son olarak, Türkiye aslında bu tarihi tartışmaya dair eyalet iddialarını protesto etmiyor çünkü o dış ilişkilerini öncelikle Yürütme Organı olmak üzere, doğrudan Birleşik Devletler Federal Hükümetiyle kuruyor. Eyaletlerle benzer ilişkilere sahip değiliz. Tabii ki, çeşitli eyaletlerdeki Türk Amerikalılar ve diğerlerinin yasal ve tarihsel olarak uygun olmayan alanlardaki benzer kararlara tepki gösterirken aynı fikirde olduğumuza inanıyoruz.

Saygılarımla,
Nabi Şensoy


www.mavidefter.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder